• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Dinleme Becerilerinin Önemi

Dinleme  Becerilerinin Önemi

 

Dünyaya gelen her çocuk, işitme düzeneğinde ya da zihinsel ve beyinsel fonksiyonlarında herhangi bir sorunu yoksa içinde doğduğu, yetiştiği ve biçimlendiği topluma özgü ve o toplumun üzerinde anlaşma birliğine vardıkları kurallar ve simgeler dizgesi olan bir dili, bir başka deyişle anadillerini zorlanmadan edinebilmektedirler.
Chomsky’e (2002) göre, bebekler doğuştan getirdikleri dil edinim aracı ile donatılmışlardır. Konuşmaya dayalı sözlü dilin temelini oluşturan bu araç yardımı ile bebekler içinde yaşadıkları topluma özgü olan anadillerinin kodlarını ve karmaşık kurallar dizgesini çözümlemeyi başarıp, 4–5 yıl gibi kısa bir süre içinde anadillerini etkin olarak kullanabilme yeteneğini edinebilmektedirler. Bunu yanı sıra bebekler çevrelerinde duydukları sesleri anlamlandırma ve konuşma seslerini ayırt edebilme yeteneğine de sahiptiler. Bu yeteneği etkin bir biçimde kullanabilmeleri için de bebeklerin dinleme alışkanlıklarını geliştirmek gerekmektedir. Dil edinim aracının yanı sıra konuşmanın ediniminde önemli olan bir diğer araç ise bebeklerin içinde bulundukları çevre ve dilsel yaşantı zenginlikleridir. Bebeklerin yaşantıları ne kadar zengin olursa anadillerinin gelişimi ve konuşma becerileri o kadar hızlı ve etkin biçimde gelişebilecektir. Bruner (1983) çevrenin bu önemli etkisini dil edinimini destekleme aracı olarak adlandırmaktadır.
 Bebekler doğuştan getirdikleri yetileri ve çevrelerinden edindikleri deneyimleri yardımı ile anadillerini çözümlerken çevrelerini saran sesleri dinleyip bu sesleri ayırt ederek anlamlandırabilmelidirler. Konuşma ediniminde ve gelişiminde dinlemenin rolü çok büyüktür. Daha ileri yaşlarda okuma ve yazma becerileri geliştikçe, bu becerilerin de konuşma becerilerini geliştirmediği söylenemez ancak her yaşta dinleme becerisinin etkin kullanımı önemlidir.                                                              
Çocukların yaşantısında ve entelektüel gelişiminde işitme ve dinleme göz ardı edilemeyecek kadar önemli rol üstlenmektedir. Her çocukta işitme ya da dinleme sorunu varsa çocuk eğitiminde de sorunlarla karşılaşabilecek ve eğitiminde gerilemeler ortaya çıkabilecektir. Özellikle her derecedeki işitme kayıpları, eğitimsel sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta hafif ya da orta derecelerdeki işitme kayıpları bile çocukların dil edinim becerilerini engelleyebilmekte ya da yavaşlatabilmekte ve okul yaşantılarında öğrenme sorunları ile karşı karşıya kalmalarına neden olabilmektedir. Özellikle okuma ve yazma öğrenmede sorunlara yol açabilmektedir.
 Konuşma ve dinleme yalnız çocukların dil edinimini olumlu yönde etkilemekle kalmayıp aynı zamanda Browne’un (1996) da belirttiği gibi okul dışında ve okulda öğrenmenin önemli bir aracı olarak da işlev görmektedirler. O halde çocukların öğrenme yaşantılarında önemli rolü olan dinleme nasıl tanımlanabilir?
 
Dinleme
            Beyin gelişimini inceleyen çalışmalar akustik uyaranların işitme merkezinin olgunlaşması için çok önemli olduklarını vurgulamakta ve bu uyaranların duyuşsal sinir yollarının organize olabilmelerini sağlamada önemli rollerinin olduğunu belirtmektedir.
            Beynin birincil ve ikincil işitsel alanları çocuklar dinlerken ve okurken oldukça yüksek etkinlik göstermektedirler. Bu olgu kısaca sesbilgisel farkındalık olarak tanımlanabilir. Bu özellik sayesinde çocuklar, açıkça dili oluşturan konuşma seslerinin yapılarını ve anlamlı ses öbekleri oluşturma kurallarını fark etmektedirler. Bu farkındalık da öğrenimin önemli bir parçası olan okuma becerisinin temelini oluşturmaktadır . Erken bebeklik döneminden ilköğretim dönemine kadar geçen süreç içinde konuşma, okuma ve yazma becerilerinin, bir başka değişle konuşmaya dayalı sözel dilin edinilmesinde çok önemli rolü olan işitme ve dinleme becerilerinin geliştirilmesi için çalışmaların yapılması gerekliliği yadsınamaz. Bu çalışmalar yardımıyla, beynin işitme merkezi çalıştırılarak çocuklara öğrenme becerilerini geliştirmeleri için olanaklar sağlamanın yararlı olacağının söylenmesi yanlış olmayacaktır. İşitme ve dinleme becerilerinin geliştirilmesi için doğal yaşantıların zenginleştirilme çabaları ebeveynler ve çocuklar ile etkileşim içinde olan yetişkinler, eğitimciler için önem taşımaktadır. Wells’in (1986) belirttiği gibi çocukların dil edinim süreci, ebeveynler ve çevrelerindeki yetişkinler açısından oldukça zahmetli ve uzun bir süreç olmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki çocukların dil edinimi ve çevreleri ile içinde yaşadıkları toplum hakkında öğrenmeleri gereken birçok şey bulunmaktadır. Özellikle işitme engelli çocuk açısından bakıldığında bu sürecin normal işiten çocuklara oranla, daha uzun ve zahmetli olma olasılığı göz ardı edilmemelidir.
             Konuşma ve dinleme çocukların okul ve okul dışı yaşantılarında öğrenmenin temelini oluşturmaktadır. İşitme ve dinleme belirsiz ve fark edilmesi zor kavramlar olması nedeniyle göz ardı edilerek kolayca çözümlenebilecek öğrenme sorunlarını oluşturan problemlerin başında yer almaktadır. Ancak dinlemenin ve duymanın yerini alabilecek daha etkin bir yol bulunmamaktadır. Konuşmaya dayalı dil edinimi kazanılmasında ve öğrenmede çok önemli rol alan duyma ve dinleme arasındaki farklılık nasıl tanımlanabilir?
             İşitme, çevreden gelen bir sesin algılanması ya da fark edilmesi olarak tanımlanabilir. Ancak dinleme duymaya nazaran daha karmaşık bir olgudur. Dinleme ise konuşma seslerini ve çevre seslerini işitsel olarak algılayıp, ayırt ederek bu sesleri anlamlandırma ya da çevre ve konuşma seslerini fark etme, ayırt etme, tanımlama ve anlamlandırma olarak tanımlanabilir..